1973 yılında Ortadoğu yine büyük bir karışıklık içindeydi. Yom Kippur olarak bilinen savaşta ABD’nin İsrail’e destek vermesi Araplar’ı son derece kızdırmıştı. Bunun üzerine o dönem dünyanın en büyük petrol üreticileri olan Arap ülkeleri, ABD’nin desteğini protesto etmek için tüm dünyaya petrol ihracatını durdurdu. Arzdaki bu ciddi kesinti 1973 ve takip eden birkaç yıl boyunca dünya çapında büyük bir krize neden oldu. 2022’de Ukrayna-Rusya savaşıyla başlayan krizin çok daha büyüğüydü bu…
Tüm dünya krizi çözmek için harekete geçti. Diplomatik girişimler bir yandan sürerken, diğer yanda alternatif enerji kaynağı arayışları vardı.
Bu sırada, ABD’de çalışmalar yapan bir Türk profesör, Nejat Veziroğlu, ‘geleceğin enerjisi’ olarak hidrojen fikrini ortaya attı.
Hidrojen yanıcı bir gaz olarak 1900’lerin başından bu yana biliniyordu, hatta nasıl üretileceği ilkokul kitaplarında dahi anlatılıyordu. Ama endüstriyel ölçekte üretimi, nakliyesi ve saklanmasıyla ilgili sorunlar vardı.
50 yıl önce…
Bugün 2024 yılındayız. Profesör Doktor Nejat Veziroğlu 100 yaşını geçti, Allah uzun ömür versin…
Hidrojeni ‘geleceğin enerjisi’ olarak adlandırıyoruz. Ucuza üretmenin yollarını arıyoruz. Güvenliğini tartışıyoruz, nakliyesini tartışıyoruz. Kaybı, kaçağı en aza indirip, tehlikesiz şekilde nerede ve nasıl saklayacağımızı, stoklayacağımızı araştırıyoruz.
50 yıldır…
Dev enerji şirketleri, anlı şanlı, dünya çapında üniversiteler, araştırma merkezleri yatırımlar yapıyor, sorulara cevap arıyor.
Ama hem yatırım yapanlar, hem de araştırmacılar hala aynı soruyu soruyor? Acaba gelecek geldi mi yoksa hidrojen hala geleceğin enerjisi mi?
Sorunun cevabını ben de bilmiyorum…
Dünyada ve Türkiye’de hidrojenle ilgili gelişmeleri en yakından izliyoruz ve elimizden geldiğince aktarmaya çalışıyoruz. Önümüze çıkan enerji yöneticilerine, analiz veya strateji uzmanlarına, bilim insanlarına, ucundan kıyısından ilgili kim varsa sorup, dinleyip cevap arıyoruz.
Cevaba 50 yıl öncekinden çok daha yakın olduğumuz ortada ama acaba gelecek ne kadar yakında?